Bir akşamdı. Usulca uzanıp birbirimize sarıldığımızda her şeyin tastamam olduğunu kavradığım bir an oldu. Önümde ve arkamda düşündüğüm, aklımı kurcalayan, bakışımı çelen, dikkatimi zapt eden başka hiçbir şey yok. Öyle geliyor ki şimdi ölebiliriz, tam sırası! Yeryüzündeki tüm emellerimize -bu da ne demekse- ulaşmış da artık tam olmuşuz gibi, olmuş ve hazırız gibi; içimizde hiç hasret kalmamış, ukdesiz. Birkaç kişilik düşünmeye geçiş yaptığımın farkındayım fakat böyle bir an kolay elde edilmiyor neden bölüşmeden kendime saklayayım? Diğer zamanların tekil ve sıkkın istilasına bakınca bu bir an fazlasıyla çoğulcu, bölüşülmeyi hak ediyor ve buna mecbur bırakıyor. Tam sırası dedim, hepimiz bir kalemde ölsek, çocuğu da yanımıza alarak. Yüzünün bir tarafını hareketlendirecek yarım bir gülüşle ‘çocuk katili misin sen?’ diyecek oldu. Sonra hızla dedim ki ‘ hayır mesela, sihirli bir değnek üçümüze de aynı anda dokunacak, hepsi bu. İşte bu kadar, yanımsıra değnekten çıkışını hayal ettiği bir ‘pu...