Kayıtlar

Temmuz, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sizin için

İyiymiş gibi yapıyor,   rahat ediyorsunuz böylece siz de   Utanmasanız seviniverecek mış gibi mutlu olmanıza, bir hiçin uzun uğraşısı Oysa nasıl yolunda olabilir işler? Her gece bu koca dünyada kıvrılarak uyumak zorunda olan sizler Bunu nasıl bilmezsiniz? oysa yol çorak, yer aç ve gök ağır susuz gırtlaklarınıza yağmur geliyor. İşte, onun gözyaşları yutmaktan ar eden kim Sahi sizler, annelerinizi yiyerek serpilmiştiniz

Annemin bacakları

Resim
Lavı sönmüş kibrit çöpleri gibi annemin bacakları bir anneler gününün en iştahlı yerinde laçka iki reklam arası önümde sallanıyor Kokuşmuş bir parçası gibi kenara atılmışsam da ona hergün hediye ona kendimi verdim Yüzüm buruşmuş bir gazete kağıdı, olsun ağzımda iki balon, kulaklarımdan iyi kurdele mi var İçeride bir üçüncü sayfa haberi birlikte balon yutan iki kişiden bahsediyor biri birinin bir şeyiymiş güya birlikte balon mu yutmuşlar ne olacak iş mi bu şimdi mutlu bir anneler günü, mutlu noeller,  mutlu çocuk bayramları, iyileştirici mecigler Biraz bekleyiverselermiş eğer onlara da bir su ısıtıcısı bir teflon tencere bahşedebilirmiş hayat Heyhat,  kader

Odin'in cüceleri

Resim
Ve şimdi elleri bağlı evlerde, balkonlarda Olgun bir yaşa erişenlerin gençlik bahçesinde gebe adımları Orta yaşa gelince düşük yaptılar. çiçekleri dünyanın her durağında başka renk ve kokuda görmek bu başların heybesine konmadı ağır baş bir utanç gibi istenmeyerek ağır adımlarına dolandı Bir heves olmaktan çıktı günaydınlık. Zaman, sıkı bir manifaturacıyla anlaşmış gibi hiç olmadığı kadar hızlı bir koşuda gündelikler yokuş aşağı kaydı hayatları, anı süpüren kızaklarla beyaz saç taneleri üzerinden, bir sis yutkundu. silinmiş bir mektup satırı gibi solgun nefeslerin anlamını yitiren istekleri uysal bir törenle yeni nefeslere devredildi başka gözlere kaldı odin'in cüceleri.

Bozuk ekran

Resim
Ekranımın gözünde yaşlar, gülücükler kızgınlıklar Çaresi olmayan afat, mukadderat, bitmeyen mücadele Gözümü delip geçiyor, sersemliyorum Ekranım her gün yutulan ruhsal bozukluk hapı  hiç ihmal etmeden her gün bozuluyorum Ekranım beni savaşa zorluyor ekranı kaydır Göbeğime bir kurşun tam isabet - kaçarken, çıkık elmacık kemikleri, bir kurşun daha Burnuma minik bir estetik operasyon Ekranım çıldırmış olmalı kafam kanıyor Ekranım bildirim taşikardisi Peşimde haberler, yaklaşan tsunami satış sitelerinin saçma indirimleri Sponsorlu reklamlar, yetişkin bezleri tükenen kaynaklar ve marsta hayat Ekranım üstüme fazla geliyor Ekranım eli sopalı gündüz bekçisi Şahane manzaralar ve sürrealist painting İlgi alanlarım, hoşa giden müzikler Her zevke uygun çamaşır ipleri Sağlıklı kürler, bitki çayları, kabızlığa ne iyi gelir? Ekranım her şeyi biliyor ben bilmiyorum Allahım ekranıma mukayyet ol ekranım kalp ritmimi sayıyor tık tık ekranım kalbimi kırıyor tık  ...

Kemikler de konuşacaktır

Resim
Constance Marie Charpentier - 1801 - melancholy Birkaç yüzyıl sonra kafatasıma bakıp konuşacak antropologlar Dişleri yaşarken  bozuntuya uğramış Çenesi sımsıkı kenetlenmiş bir dişidir. Öfkesi dişlerinin arasından sızıp gelen uğultulu bir ıslık, duyulacaktır. Koşarken vahşice avlananlar, tuzağa düşürülenler biz, Yaşayan ve ölüleri yiyerek semiren kaba elleriyle çirkin kahkahalarının kenarını sıyıran dev kötülük onlardır. Yol boyu kan kokan ellerinin bahanesi Köleye karşı efendininkine benzeyen, Her kaçışın sonuna ölüm yazan çirkin ellerini beyaz havlulara silen, güzel yüzlü korkunç yüzlü katillerin soğuk pisti topraktır pistten atılmalıdır onlar Topraktan söküp çıkarılmalıdır Bu çağda sağlam dişler ve sağlıklı gülüşler neye tekabül eder sorun onlara, sorun. Takdir ölülerindir.

Yarasanın Bir Anı

Resim
Bir akşamdı. Usulca uzanıp birbirimize sarıldığımızda her şeyin tastamam olduğunu kavradığım bir an oldu. Önümde ve arkamda düşündüğüm, aklımı kurcalayan, bakışımı çelen, dikkatimi zapt eden başka hiçbir şey yok. Öyle geliyor ki şimdi ölebiliriz, tam sırası! Yeryüzündeki tüm emellerimize -bu da ne demekse- ulaşmış da artık tam olmuşuz gibi, olmuş ve hazırız gibi; içimizde hiç hasret kalmamış, ukdesiz. Birkaç kişilik düşünmeye geçiş yaptığımın farkındayım fakat böyle bir an kolay elde edilmiyor neden bölüşmeden kendime saklayayım? Diğer zamanların tekil ve sıkkın istilasına bakınca bu bir an fazlasıyla çoğulcu, bölüşülmeyi hak ediyor ve buna mecbur bırakıyor. Tam sırası dedim, hepimiz bir kalemde ölsek, çocuğu da yanımıza alarak. Yüzünün bir tarafını hareketlendirecek yarım bir gülüşle ‘çocuk katili misin sen?’ diyecek oldu. Sonra hızla dedim ki ‘ hayır mesela, sihirli bir değnek üçümüze de aynı anda dokunacak, hepsi bu. İşte bu kadar, yanımsıra değnekten çıkışını hayal ettiği bir ‘pu...

Nothing Personal: Ürkek Yalnızlıkların Çarpışması

Resim
Aşağıda, Türkçe aramalarda tuhaf bir şekilde “ Özel Hayatlar ” başlığıyla bulabileceğiniz  Nothing Personal  (Kişisel Bir Şey Değil)  filmi ile sansasyonel karşılaşmam sonrasında düşündüklerimi bulacaksınız. Film bir kadının evlilik nişanesi kabul edilen yüzüğünü çıkarıp evden ayrılmasıyla açılıyor. Konaklayabileceği bir çadır ve elzem olan şeyleri doldurduğu sırt çantasıyla çıktığı bu uzun soluklu yolculukta ilk durağı yalnızlık. Film,  tıpkı yaşam içerisinde karşılaştığımız şekliyle başı ve sonu yalnızlığa çıkan beş bölümden oluşuyor. 1. Yalnızlık – Loneliness Yalnızlık, özgürlük hissini peşi sıra çağırmadan önce, boşluk ve iç bulantısıyla bir güzel sıkar,yoğurur insanı.  Turuncu saçlı yalnız kadın ( Lotte Verbeek )da öncelikle bundan nasiplenecek pek tabii. Bakışlarının kendi duvarına çarpmasından az da olsa bıkkınlık duymaya başladığını, bir şelaleden şişesine olmayacak biçimde su doldurmaya çalışırken hissettiği başarısızlık duygusundan anlıy...