“Adım Samia. 29,5 yaşındayım ve hala evlenmedim. Ve üzgünken
başımı annem gibi duvarlara çarpmadım. Terasa çıkar ve denize bakarım. Annem
terasa çıkmamı yasaklıyor. Komşular ne der sonra? Bu yüzden çamaşır yıkamayı
seviyorum. Bu şekilde çamaşırları asıyorum. Komşular bir şey demiyor. Annem
mutlu, ben de. Denizle ilgili düşler kuruyorum. Bazen midesi hala canlı
balıklarla dolu olan dev bir martı görüyorum ve erkek kardeşimi… Teknelerde
çalışan ve gözleri ufku tarayan pek çok diğer genci düşünüyorum. Terasımdan
diğer teraslara bakıyorum ve iplere asılan çamaşırları görüyorum. Su geri
geldi. Her su kesintisi sona erdiğinde o kadar mutlu oluruz ki! Ve o kadar çok
su kesintisi oluyor ki… Sadece suyumuz eksik değil; kahvemiz, yağımız,
şekerimiz, patatesimiz, sevgimiz eksik. Hepsinden de öte sevgi eksik.”
Bu Yaşta Hala Saklanarak Sigara İçiyorum (À mon âge je me
cache encore pour fumer), Rayhana Obermeyer tarafından yönetilen 2016
Fransız-Yunan-Cezayir ortak yapımı bir drama filmi. Filmin çekimleri Selanik’te
bulunan Bey Hamamı'nda yapılmış. Bu hamam aynı zamanda Sultan 2. Murat
tarafından 1444' de yaptırılan Selanik'teki ilk ve en büyük Osmanlı hamamı olma
özelliği taşıyor. Gösterim tarihinden kısa süre sonra Türkiye’de de birçok kez
aynı isimle tiyatro oyunu olarak sahnelenen filmde “hamam”, dönemin tüm
zorluklarını yaşayan kadın ve çocuklar için her şeyi dışarıda bırakmak
istedikleri bir kaçış mekânı adeta. Tarihi seyrine baktığımızda temizlenmenin
yanı sıra dinlence, eğlence ve hatta cinsel fantezilerle bir arada anılan
"hamam" imgesi, Rayhana Obermeyer’in kaleminde, kadınların hem
birbirleriyle hem dışardakilerle çatışıp barışmaya gayret ettiği bir rüya
âlemine dönüşüyor, ne yazık ki bu, sonu kâbusa çıkan bir rüya.
O günün Cezayir’inde* bir hamamda saklanabilmek ve
kaynaşabilmek kadınların en büyük lüksü Rayhana’ya göre. Kafası suya sokulmuş
bir kuşun kanatları ne kadar işe yarar, sudan çıkarılmış bir balık kaç dakika
yaşar; gerçekler söz konusu olduğunda her şey bir çizginin arkasında
bırakılabilir mi, o gerginliği de film boyunca hissettiriyor izleyiciye. Bu
Yaşta Hala Saklanarak Sigara İçiyorum, bir yönüyle umut vaat ederken, şimdiki
zamandan koparılarak bir çırpıda geçmiş zamanı üzerine örtmek zorunda kalanların
hikâyesi bir yönüyle de.
Filmin başkarakterlerinden Fatıma, Cezayir'de bir hamamın
işletmeciliğini yapan iradeli bir kadın. Yıl 1995. Cezayir’in başkenti,
kadınların özgürlüklerini kısıtlayan yasalar çıkarıldığı için oldukça gergin
bir tablo çizer. Hamamsa erkeklerin gözlerinden uzakta sigara sarmak veya
konuşmak için nispeten güvenli bir buluşma yeridir. Farklı kökenlerden gelmiş
ve çocuk-büyük demeden hepsi bir şekilde erkek şiddetiyle tanışmış kadınlar
hamamda bir araya gelir, erkeklikle dalga geçerek içlerini soğutur, küfreder;
yine erkeklerden uzak din, siyaset, aile ve aşk üzerine koca bir gün boyunca
sohbet eder. Aksilikler bir türlü yakalarını bırakmaz; su kesilir, elektrik
kesilir, ayrı düşünce kutupları çatışır, ağlaşılır, sigaralar yakılır. Ancak o
gün hamamın duvarlarına güvende hissetmekten çok endişe ve korku duygularının
hâkim olmasının sebebi, aralarında sakladıkları bekâr anne adayı Meriem’in
erkek kardeşinin kapıya dayanmasıdır. Erkek kardeş, namusunu kanla
"temizlemek" için büyük bir iştiyak duymaktadır.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiT7V9Xwrp2GoPupDooHr4J1j7XOjy9Bc8y7ewqo44xrz9V4SAoLclZmRrx-03VAJCu7sBfYeZ65Ghmj0q-_8gxUekxnyUo66mpp9qXiLdsHJYROcDPnhC9tKX-r_xOeb1_WadyJmFz1aQR/s320/Ekran+g%25C3%25B6r%25C3%25BCnt%25C3%25BCs%25C3%25BC+2021-06-19+122124.png)
Sumua Hamamı'nda geçen saatler, bir türlü bitmek bilmeyen
bir ömür gibi uzar, uzar ve Fatıma’nın yardımcısı Samia için ansızın son bulur.
Filmin başında ve sonunda Samia’nın sesini duyarız: “Adım Samia’ydı. 29,5 yaşındaydım ve hiç evlenmedim. Ve
üzgünken başımı annem gibi duvarlara çarpmazdım. Terasa çıkar ve denize
bakardım…”
Bu Yaşta Hala Saklanarak Sigara İçiyorum söyleyecek çok şeyi
olan filmlerden. Saklanarak sigara içmek, saklanarak dışarı çıkmak, saklanarak
kimliğini yaşamak -bilhassa kadınlar ve LGBTİ bireyler söz konusu
olduğunda-coğrafyamızın da yabancı olmadığı durumlar değil mi?
1995 Cezayir’i: Bir yanda radikal İslamcı grupların baskısı,
bir yandan aile içi şiddet, erkek egemen toplum özelliklerinin en uç örnekleri,
yoksulluk, yasaklar ve sevgisizlik. 11 yaşında gerdek odasında korkmuş gözyaşı
döken çocukların yaşlanmış halleri ve her şeyden soyunmuş yetişkin halleri,
evliliği bir kurtuluş olarak gören genç kızların mahcup ve neşeli yüzleri,
boşanmış kadınların kutlama dansları. Zaman zaman çatışmalar, maddi
imkânsızlıklar, yoksunluklar içinde geçen yaşamlarıyla, bombalamalar
neticesinde su ve elektrik kesintilerin sıradanlaştığı, kuru ve toz rengi bir
hayatın içerisinde, bir hamamda bir araya gelmiş her yaştan kadının hazlarından,
bebeklerinden ve sigaralarından vazgeçmeyişlerinin hikâyesi Bu Yaşta Hala
Saklanarak Sigara İçiyorum.
(*Fransız sömürgesinden 1962 yılında kurtulan Cezayir,
1990 ve 2000’li yıllar arasında laik kesim ve islami gruplar arasında gerçekleşen
bir iç savaş yaşadı. Cezayir hükûmeti, halkın taleplerine yanıt olarak 1988'de
çok partili sistemi uygulamaya başladı ancak Aralık 1991'de düzenlenen
seçimlerin ilk turunda İslami Selamet Cephesi'nin (FİS) beklenmedik bir şekilde
başarılı sonuç elde etti. Bunun neticesinde Cezayir ordusu seçimlere müdahale
etti ve laik kesimin endişelerine kulak vererek, aşırı dinci bir hükûmetin
yönetimi ele geçirmesini engellemek için ikinci turu erteledi. Ordu, FİS
üzerinde baskı kurmaya başlayınca örgütün destekçileri hükûmet hedeflerine
saldırılar düzenlemeye başladı. Çatışmalar bir ayaklanmaya dönüştü ve 1992-1998
yılları arasında yaşanan yoğun şiddet olayları (Cazayir iç savaşı) 100.000'den
fazla kişinin ölümüyle sonuçlandı. Bu ölümlerin birçoğu radikal isyancıların
köylülere yönelik ayrım gözetmeyen katliamları sonucunda meydana geldi.)
Gülsüm Güller
Yorumlar
Yorum Gönder