11 Eylül, Ayaklar ve İkiz Kuleler

Hayat başladı. Silikon kulak tıkaçları gece son derece kulak içi kaşıntıya yol açtığı için onlarla güzel bir uyku çekemeyince çıkarıp yastığın altına tıkıştırdım. Bu bir uyku arasıydı. Genzim de fena halde kaşınıyordu buna rağmen debelenip uyumaya çalıştım ve uyudum da. 7.30’da alarm çalmadan önce bitişik herhangi bir evdeki muhabbet kuşunun tatlı tınlayan ötüşüyle uyandım. Emin ol bu kuş benim evimin içinde olsaydı ötüşü tatlı gelmek şöyle dursun bezdirici bir etkiye sahip olabilirdi. Bilirsin muhabbet kuşları sabahın erken saatlerinde epey çirkin çığırır. Onun sesi ancak “belirli” bir mesafeden geldiğinde güzeldir. Sayfaya tarih atarken bugünün 11 Eylül olduğunu fark ettim. Tarihte bir dönüm noktası. Dünya evine girdiğimiz gün. Bu da ne demek? Bu dünya evi başka dünya evi; ölüm dışında çıkışları da olan. Neden dünya evi demişler? Dünya evine girmek doğmak gibi. Sonra bunun bir de emeklemesi, yürümeyi; kendi ayakların üzerinde durmayı öğrenmesi var. Ama bu dünya evinde doğumdan sonraki süreçten farklı olarak dört ayak üzerinde durmayı öğrenmen gerek. Hayvanlardakine benzer yüzü yere paralel vaziyette önde ve arkada bulunan ikişer ayak gibi değil. Yan yana ikişer ayaktan dört ayaklı olmayı öğrenmek. İşte bunu hafife almak bir bilgenin yeni yetmeye karşı sergilediği “heyhat” tebessümünü hak ediyor. Yan yana ikişer ayaktan dört ayaklı olarak yürümeyi öğreneceksin bir kere, boru mu?! Sonra birbirine denk gelen uzuvlar al gülüm ver gülüm bir alışverişe tutuşacak. Kimi zaman veya sıklıkla da denk gelmeyecek. Sorun şu ki her zaman ve her “dünya evi”nde dört ayakla yürümeyi öğrenmek doğumdan sonra iki ayakla yürümeyi öğrenmek gibi kesin bir sonuç değil. Her dünya evinde dört ayakla yürüyebilmenin garantisi yok. Allah vere ki öğrendin. Yoksa, yandı gülüm keten helva. Denkleme bir zaman sonucunda, sıklıkla ve bazen bir başka iki ayak daha girecek, etti mi sana altı ayak. (Bazense sekiz ve on. Hala ne kadar ayak birleşirse o kadar iyi olduğuna inananlar var.) En az 7 yıl da altı ayak üzerinde durmayı öğrenmek zorundasın. Sekiz veya on, her neyse. Bu ayaklar bir zaman sonra doğal bir süreç içinde dünya evini “dünya evi” yapan ilk dört ayaktan ayrılıp bağımsızlaşıyorlar. Ne gurur verici değil mi? Ya dünya evini dünya evi yapan (kiminin evi derme çatma olur, kimininki depreme dayanıksız, olur da olur) iki çift ayak birlikte dik durmayı başaramadığında? Yan yana yürümeye alışamadığında? Bu dört ayağın tekrar birer çift olarak ayrı yürümeyi göze alması, evde ortaya çıkan bir, iki veya üç çift ayağın bağımsızlaşması kadar gurur verici gelmiyor değil mi? Yine de bir çift yürümeye bir çift durmaya diretirken dört ayağın tekinin bile istediği olmuyorsa, bu dünya evinin dağılması sürekli düşmekler ve sürtüşmeklerden yeğdir. Ma dünya evine girdik diye ölene kadar çıkmayak? Yazının kendini böyle sürdüreceğini tahmin edememiştim, zannediyorum ki 11 Eylül kalemi aldı ve burada bıraktı. New York’ta bir çift olan ikiz kuleler tarihte bugün saldırıya uğramış ve ikisi de çökmüştü ( 11 Eylül 2001), yine tarihte bugün; bu günlerde tekrar birer çift olma sancısı çeken ve fakat birbirinden henüz kopamamış dört ayak dünya evine girmişti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemin bacakları

Başkasının Ölümü

Yalnız olmak mı yalnız kalamamak mı, ya da kalabalığın tekile müdahalesi