Şanlı tarihime bir güve yeter

? - Bana kelimeler ver, sana kim olduğumu göstereyim.

? - Kelimeler... Kelimeler... Kelimeler...

Yalnızlığımın bu denli yüzüme yüzüme çarpıldığını hissetmemiştim uzun süredir. Telaşla ikiliyorum: yüzüme yüzüme, içime içime, sıcak sıcak, aptal aptal... Deli bir salgının beni bir duvarla dünyadan ayırıp, kendi kozasını onarmakla sarhoş birkaç kişiyle sürekli yan yana durmaya zorladığı bir gün; soğuğun da hala iliklerime işlediği mart artığı günlerden birinde, uzandığım her seraba karşılık örümcek ağları yapışıyor elime. Bu yaşıma kadar hoş yapılar olduğunu varsaydığım her görüntü, içerimden kurumuş tezgah artığı, yüzüne bakılmayan kırıntılara dönüşmüş. Önce onları sonra beni işaret eden ellerimin tarihi yoksa şuracıkta gözümün önünde kaybolup gidiverecek mi? Onlar neredeler ve bu dokunduğum hayal kırıklığı nereden geliyor? Görüntüler, arzular, umutlar, gülen insan yüzleri; emek ve çile, kutsal ekmek ve kalem, tebeşirler ve doksan derecede yıkanmış ak çarşaflar; ebem kuşağını konuşan serçe kuşlar, parmağının ucuna basıp gülüşerek kaçan hınzır çocuklar, annemin itaatkar başı, günahlarım; kuzularla oynadığım akşam üzerleri, kızıl sıcak ikindiler, bir bayram hediyesi yastık altı kırmızı papuçlarım, neredesiniz. Usanmadan son bir kez daha, bir seraba uzanıyorum, ellerim yapış yapış ağ. Köşelerim acıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Annemin bacakları

Bu Yaşta Hala Saklanarak Sigara İçiyorum

Köken aile ve başka şeyler (yalnızca iki kişiye)