Kesikçayır'da Solgun Bir Semah
Sokağa çıkma yasağının ilk sabahı. Bu durgun, hafif ve yalancı güne Neşet Ertaş'ın "Kesikçayır" türküsüyle başladım. Bugün bana yalan söylüyor. Dışarısı göründüğü kadar cazip değil. Esasen ortalıkta can alıcı bir hayalet dolaştığı söyleniyor. Bugün işte bu yüzden yalancı sarı çiçeklere, güneşe ve yalancı bir sakinliğe sahip. Rüzgar bile perdeden bir çırpıda ayrıldı; akşamdan sabaha...
Ya yanılıyorsam? Yanılmayı severim. Yaradan'ın eğlencesiz ve coşkun bir ritimle ruhları hizaya sokmaya gayret ettiği bir dans pistidir belki de; bu güneşli ve yeşil çayırlı, dingin manzara... Neşet babanın türküsü de böyle. Öyleyse yalancı bir gün diyemem. Sevinirim. Yanılmış olmayı yeğlerim. Sağlam bir kurgu.
- aman desinler desinler şeker yesinler
şu kız şu oğlana yanmış desinler- ne derlerse desinler, ne diyeceklerse, hepsini, desinler.
Sazın sefih bir eğlenceye hiç geçit vermeyen bir çalgı olduğunu düşünürüm. Tabii durduk yere edinmedim bu izlenimi, yaşarken oldu bunlar. Hem Neşet Ertaş'ın söyleyişi, sazın sevdalı, isyankar, kendiyle beraber herkesten geçmiş tıngırtılarından sonra, başka ne düşünebilirim.
"sırtıma sepken yağıyor
yanuben yorgun gelirim" ey kömür tozu, karakalem...
Her türkü gibi 'kesik çayır' ın da bir hikayesi varmış. Tatlı yardan geçemeyen mert oğlanın sekiz kurşunla vuruluşu. Gencecik oğlancağızın hayat kaynağından bu ani ve sarsıcı kopuşu sazda, seste perde perde canlanmış, hissetmemek mümkün değil.
Olduğum yerde semaha durdum.
'yanılıp da yardan ayrı kalanın
her günü her anı ya dost,
zarımış meğer'
Ritmik ve şen olmayan bir saygı duruşu...
'bana yardan vazgeç derler
Yar tat'lolur geçilir mi'?
Olgun bir başak tanesi gibi başımı eğdim. Tırnaklarını aşk ile toprağa geçirmişken zorla söküp alınan bir fidanın yası şerefine, döndüm ha döndüm. Hepimizin yasına bir semah. Ya huu...
Ya yanılıyorsam? Yanılmayı severim. Yaradan'ın eğlencesiz ve coşkun bir ritimle ruhları hizaya sokmaya gayret ettiği bir dans pistidir belki de; bu güneşli ve yeşil çayırlı, dingin manzara... Neşet babanın türküsü de böyle. Öyleyse yalancı bir gün diyemem. Sevinirim. Yanılmış olmayı yeğlerim. Sağlam bir kurgu.
- aman desinler desinler şeker yesinler
şu kız şu oğlana yanmış desinler- ne derlerse desinler, ne diyeceklerse, hepsini, desinler.
Sazın sefih bir eğlenceye hiç geçit vermeyen bir çalgı olduğunu düşünürüm. Tabii durduk yere edinmedim bu izlenimi, yaşarken oldu bunlar. Hem Neşet Ertaş'ın söyleyişi, sazın sevdalı, isyankar, kendiyle beraber herkesten geçmiş tıngırtılarından sonra, başka ne düşünebilirim.
"sırtıma sepken yağıyor
yanuben yorgun gelirim" ey kömür tozu, karakalem...
Her türkü gibi 'kesik çayır' ın da bir hikayesi varmış. Tatlı yardan geçemeyen mert oğlanın sekiz kurşunla vuruluşu. Gencecik oğlancağızın hayat kaynağından bu ani ve sarsıcı kopuşu sazda, seste perde perde canlanmış, hissetmemek mümkün değil.
Olduğum yerde semaha durdum.
'yanılıp da yardan ayrı kalanın
her günü her anı ya dost,
zarımış meğer'
Ritmik ve şen olmayan bir saygı duruşu...
'bana yardan vazgeç derler
Yar tat'lolur geçilir mi'?
Olgun bir başak tanesi gibi başımı eğdim. Tırnaklarını aşk ile toprağa geçirmişken zorla söküp alınan bir fidanın yası şerefine, döndüm ha döndüm. Hepimizin yasına bir semah. Ya huu...
Yorumlar
Yorum Gönder