Kayıtlar

Kasım, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Ucuzluk pazarında soğuk

Resim
Çıktı bir genç kız daha kaçarak baba evinden/ Alın terini sakladığı kitabın arasında unutup/ Şimdiden geçmişe karışmış giriş kata bir daha bakmadan çıktı. Ağzında dünlerin acı tadı, yanık kokusu/ güleç bir çocuğun atak neşesi, önünde /Yirmili yaşların başı, evlilik düşünmeyen? “Ben aslında başka bir şehre gidip dönmeyecektim –olmadı-“ Kabullenilmiş kaderin sarhoş eden tütsüsü/ sesine boğaz dolusu izmaritler tıkamış,/ Bir oda kiralayacak parası da varken üstelik,/ Sıkıştırılmış fakir kızların amerikası kocaya kaçmaktır. Soğuk akşamüstleri ucuzluk pazarına/ hızlıca girip çıkanlar bu kızlardır. El alem telaşıyla ayaküstü beslenen aile gün aşırı kabız/ Çoklu kardeşlik terörü/ öfkeli sallanan parmak sayısız,/ esaslı gözden çıkarılmışlar bu kızlardır. Koca/ Şemsiye/ Çatı/ Kabarık omuz. ey koca özgürlük/ içinde tek başına dolaşabildiğin dört duvarlı özgürlük/ şansına sevmeli geçiş bileti,/ kaçılan erkeğin kasık tepesi kadar özgürlük. Sırat köprüsü kadar özgürlük, göze alınmış. Babaları pişman...

Ben yaşarken olanlar 3

Resim
  İnsan, aklı başındalık bütünlüğüne sahipken, bacakları tam olmasa da yaşarken demek istiyorum, el altındaki fazlalık eşyalar gibi öteye itilmeyi, bir sandalye gibi ordan oraya taşınmayı veya koltukta oturan bir saksı çiçeği gibi hiç duyulmamayı tecrübe edebiliyor. Bu tecrübelerin kederini hiç hissetmemiş olmak için aklını yitirmiş olmayı tercih edebilir miydim acaba? Hayır, hiç tereddüt etmeden hayır diyeceğim. Zaman havuzunda acısıyla tatlısıyla bir yarış içinde olan yaşamın, havuzun bir noktasında şişip tüm havuzu kaplaması ve can sıkıcı bir kütle halinde dibe çökmesi gibi akıl noksanlığı. Akıl gitmişse bedenin her bir zerresi de birbirini tekrar asla bulamayacak uzaklıklara saçılmış, tekrar toparlanamamak üzere dağılmıştır. Tereddüt etmeden hayır diyorum. Torunlarımı ilk kucağıma alışlarımı, onları uzaktan da olsa gördüğümde içimde zıplayan genç kızı, kızımı gördüğümde yüzümde en canlı neşemi açığa vuran büyük gülümsememi, oğullarımın beni neşelendirmek için yaptığı şakaları, ...

Ben yaşarken olanlar 2

Resim
  Kafamı yastığa bir kez yavaşça yerleştirebilsem. Olmuyor. Vücudumun hakimiyeti bende değil. Yürüteci bırakıp kendimi yatağa atıyorum. İnsanca eğilip bükülerek, istediğim gibi şekillenerek değil. Capcanlıyım ama bedenim cansız bir nesne gibi. Kafam arkaya düşüyor ve ben tavana bakıyorum. Bakakalıyorum. Yıllardır bu beyaz tavanda neler görüyorum. Hepsine derin bir ah eşlik ediyor ne yazık. Bu eve ne çok hayal ve istekle gelmiştim. Kızımı okula gönderip heyecanla evimiz için çalışırdık. Tuğlasında, kumunda, çakılında benim de ellerimin gücü vardır. Çakılları el arabasına sürüp çevik hareketlere taşıyışım dün gibi. Geniş odalı ferah bir ev. Ellerimizle yaptığımız evimiz ve kocaman bir bahçe. Gençliğimi geçirdiğim bahçesiz ve küçük odalı evden sonra burası benim için toprağa da dokunabileceğim bir cennete dönüşmüştü. Cennette toprak olur mu diyeceksin ama asıl cennet, insan için topraktır. Hele benim gibi gözünü tarlalarda, bir dağın ortasındaki ahşap bir köy evinde açanlar için. O ba...

Ben yaşarken olanlar 1

Resim
Hep pencereler arkasından baktım. Yaşamımı çözümlemeye çalışmıyorum. Olan buydu. Pencerelerin arkasından bakmak zorunda kalan kadındım ben. Sevgi yıllar boyu süren zorluklar karşısında neye dönüşüyor, görme fırsatım oldu. Buna inanmam çok güç. Sevginin, o yüceler yücesi duygunun, fayda elde etmek gibi bir rüşvetle yola devam ettiğine; her hangi bir sebeple rüşveti kesildiğinde kolayca yolda bırakabileceğine inanıyorum ben artık. Nasıl da pamuk ipliğine bağlı her şey. Oğullarımdan biri beni çoktan terk etti. Çoktan dedimse yirmi yıl. Kırılgan ağaç dallarından bile daha cansız bacaklarıma bakarak annelik yapamayacağıma hükmetmiş olacak, henüz yaşarken yok sayarak gömdü beni. Kendi hesabında küskünlükmüş güya, tanrım ne büyük yargılama! Ne çetin bir karar, bunu nasıl yüklenebildiğini hiç anlayamayacağım. Oysa süt veren meme ucunu bile "daha çok, daha çok" diye ısırabilen bir varlıktan koşulsuz sevgi dolu bir bakış alabileceğini ummak, ancak bir annenin ahmaklık hanesine yazıl...

Dino Buzzati, Yedi Kat Öyküsü ve Yaşamın Belirsiz Durakları

Resim
Dino Buzzati 'nin yedi katlı öyküsünün pek de sakin olmayan ve yerlerinde sabit duramayan misafiri, bu mavi gezegenin endişe torbası misafirlerine ne çok benziyor. Yaşam sevinci seviyeleri ve sağlık belirtilerine göre sınıflara ayrılmış hastalar (bu dünyada herkes hastalar olarak adlandırılmış, bir bakıma doğru) kısmi olarak benzerlerinden oluşturulmuş çevrelerinde, ötekilerin azap ve kavgalarından uzak yaşama lüksüne ve iyileşme umuduna sahipler. Ancak ufak bir yırtık var bu ince dokunmuş senaryoda. Şık döşenmiş odalar ve son teknoloji ürünü hizmetler alıyor olmak, hiçbiri için o müthiş dizayn edilmiş saray yavrusu yerleşkeyi bir yuvaya dönüştürmüyor. Belli belirsiz ve tahmin edilemez sebeplerle en tepeden alınıp en sefil ve umutsuzların katına atılıveriyor ve bunun en doğrusu olduğuna da el mahkum inandırılıyorlar. İyi olma halinin sonsuzluğuna olan kuş beyinli inançlarıyla, kendi benzerleri içerisinde bir saadet bulutu tarafından çepeçevre sarılmış ve kurtarılmış gibi yaşayaca...